Güncel

(İzlenim) Cizre’nin Haykırışı…

Seçimlerden sonra tek başına iktidar olamayan AKP hükümeti deyim yerindeyse herkesin umudunu bağladığı, artık eskisi gibi insanlar ölmeyecek dediği, verilen mücadelenin artık daha demokratik yollarla yürütüleceğini düşündüğü çözüm süreci olarak nitelendirilen üç yıllık bir aradan sonra tekrar savaş söylemlerine başladı. Sonraki süreçte bunu uygulamaya geçirdi. Kürdistan da gerilla alanları dışında sivil halkta artık AKP’nin savaş politikalarının hedefindeydi, bu hedef noktalarından biride geçmişten bugüne gelen devletin faşizan uygulamalarına karşı tarihi direnişi ile bilinen Cizre’ydi.

Devlet Cizre de halkın öz yönetimini ilan ettiği gerekçesi ile dokuz günlük sokağa çıkma yasağı ilan etmişti. İlçeye tamamen giriş çıkışlar yasaktı. Milletvekilleri dahi alınmıyordu, sürekli ölüm ve doksanlı yılları aratan olayların yaşandığı haberleri geliyordu bununla birlikte diğer insanlarda bir şey yapamamanın çaresizliği vardı.

Sokağa çıkma yasağının kaldırıldığı gün Cizre’ye doğru hareket ettik ilçeye varmadan önce polis tarafından kimlik kontrollerinden geçirildik. Cizre’ye vardığımızda, dokuz günlük süren direnişin sessizliği vardı. Cizre’de ilk dikkatimi çeken şey insanların bir kamyonun arkasında kasa kasa satılan sebzeleri almaya çalışmasıydı. Cizre sokaklarında ilerledikçe orada bulunan insanlarla konuşmaya başladık. Amed’den geldiğimizi söyledik bize yardımcı oldular ve çatışmaların yoğunluklu yaşandığı mahallelere götürdüler.

 

Hafızalardan silinmeyecek görüntüler

İlk gittiğimiz yer Cudi Mahallesiydi. Cudi Mahallesi, Nur Mahallesi’ne göre daha az hasar görmüştü fakat hayatını kaybedenlerin sayısı daha fazlaydı. Çünkü Cudi Mahallesi’nde hayatını kaybedenlerin büyük çoğunluğu keskin nişancılar tarafından vurulmuştu ve çoğu çocuktu.

Cizreli çocuklar “bize bir şey yapmazlar” düşüncesi ile dışarı oyun oynamaya çıkmışlardı ama yine de kurşunların hedefi olmuşlardı. Mahallede fark ettiğim şey, çocukların birbirine ne kadar hasret kaldıklarıydı, çünkü hepsi dışarıda hep birlikte oyun oynuyorlardı. Son günlerde yaşadıkları tek normal anlardı belki de beraber oyun oynamak.

Daha sonra Nur Mahallesine geçtik. Mahalle de yürüdükçe Kobane’deki görüntüler aklıma geliyordu. Evlerin duvarları yıkılmıştı, bir ev tamamen yanmıştı, arabalar taranmıştı, evlerin duvarlarında yüzlerce kurşun izi vardı, un fabrikasının kapısını panzerlerle yıkmışlar, duvarlarını ise roketatarlarla harabeye çevirmeye çalışmışlardı. Yıkılmış bir evin yanından geçtiğimiz sırada evin içinde yaşlı bir teyzenin olduğunu fark ettik. Yaşlı teyzenin kaldığı yer tek bir odaydı ve odanın ön duvarı kapısıyla birlikte tamamen yıkılmıştı. Dışarıdan içerisi tamamen görünüyordu. Yaşlı teyzeyi daha güvenilir bir yere götürmek istedik fakat evinden ısrarla çıkmak istemedi. Mahalle halkının dediğine göre, polisler yaşlı teyzenin orda oturduğunu bildikleri halde bunu yapmışlardı.

 

“Bizi acımızla baş başa bırakın”

Mahalleyi gözlerimize inanamayarak gezerken, halkın gazetecilerle tartıştığını gördük, yanlarına yaklaştıkça orada bulunan gazetecilerin burjuva medya olduğunu fark ettik. Yaklaşık dokuz gündür süren direnişte bir kere bile uğramayan burjuva basın yasağın kalktığı gün Cizre’deydi. Halk ise yanlarına gidip haklı tepkilerini gösteriyordu. “Dokuz gündür gelmeyen basın şimdi de gelmesin bizi acımızla baş başa bırakın” diyordu. Halktan biri gazetecilere son olarak “Burası Türkiye değil, Kürdistan unutmayın” diye bağırdı.

Cizre halkı adeta yaşadığı direnişi anlatacak insan arıyordu. Dışarıdan gelen insanları gördüklerinde hem yalnız olmadıklarını görmenin sevincini hem de yaşadıklarının acısını anlatıyorlardı. Toplamda yirmi üç kişi katledilmişti çoğu çocuktu, yaşlıydı yaralıları tedavi edebilecek hiçbir yer olmadığını ambulansların polisler tarafından tarandığını, ölenlerin bir çoğunun kurtarılma imkanı olduğu halde tedaviye izin verilmediği için yaşamlarını yitirdiklerini anlattılar.

 

Cizre’de katliam var

Yerlerde yüzlerce kurşun vardı. Halk çatışmalarda ölen güvercinleri bir araya getirmiş yanına da kurşunlarla “Cizre’de katliam var”, “Katil Erdoğan” yazıları yazmışlardı.

Cizre’de güneşin batışı yaklaşmaya başladığı zaman, halk yanımıza gelip bizi evlerine misafir etmek istediklerini söylüyorlardı. Sokağa çıkma yasağının kaldırıldığı ilk günün gecesiydi. Halkın devlete karşı güvensizliğinden kaynaklı, nöbetler tutulmaya devam ediyordu.

Sabah olduğunda, ölenler toplu bir şekilde defnedildi. İçinde otuz beş günlük bebek olmak üzere, defnedilenlerin yarısı çocuktu. Halkın öfkesi ise her zamankinden daha büyüktü.

CİZRE HALKI DA KÜRDİSTAN HALKI DA YAŞANILANLARI HİÇ BİR ZAMAN UNUTMAYACAK…

 

Amed’den bir Yeni Demokrat Kadın

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu